Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
- Uzman Psikolog ve Psikoterapist Azize Yakut Okay ;
"Her mutsuzluk hissi depresyon değildir"
- "Kış depresyonunun ilacı gün ışığı"
- "Kış depresyonundan korunmak için erken uyanın’"
( Psikoloji alanında "mevsimsel duygudurum bozukluğu" olarak da bilinen kış depresyonu, soğuk havaların ve azalan güneş ışığının etkisiyle ortaya çıkabilen bir durum olarak biliniyor. Uzman Psikolog ve Psikoterapist Azize Yakut Okay, her mutsuzluk hissinin depresyon olmadığını belirterek kış depresyonundan korunmanın yollarını açıkladı.
Uzman Psikolog ve Psikoterapist Azize Yakut Okay, kış depresyonu özellikle güneş ışınlarının azalmasıyla beraber melatonin ve serotonin gibi hormonlarda meydana gelen değişimlerden kaynaklandığını belirterek "Bu durum, insanların ruh halini etkileyerek depresyona girmelerine zemin hazırlıyor. Ancak, bu herkesin kış aylarında depresyona gireceği anlamına gelmiyor" ifadelerini kullandı.
"Kandaki melatonin-serotonin seviyeleri etkili oluyor"
Güneş ışığının insan organizmasına çeşitli faydaları olduğunu belirten Okay, “Kış depresyonu, insanların sonbahar ve kış aylarında güneş ışınlarını az alması sonucunda ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Bu mevsimlerde kanda değişen kimyasallar var, bunlardan en etkilileri melatonin ve seratonin hormonları. Kış geldiği zaman melatonin hormonlarında bir artış seratonin hormonunda ise azalma görüyoruz. Bunun sonucunda da yatkınlığı olan insanlar depresyona girebiliyor. Kışın sabah 07.00'da uyanıp işe giden biri aslında karanlıkta uyanıyor, yazın aynı saatte uyanan biri ise aydınlıkta uyanmış oluyor. Karanlık ve aydınlık hava, melatonin-serotonin hormonunlarının salınımları üstünde etkili. Kışın uyandığınızda uyku eğiliminiz artıyor ve yataktan kalkmak istemiyorsunuz. Yazın aydınlığa uyandığınızda da güne enerjiyle yani seratoninle başlıyorsunuz” şeklinde konuştu.
“Ailesinde depresyon hikayesi olanlar, kadınlar ve travma yaşayanlar daha riskli"
Her kış depresyona girilmeyeceğini vurgulayan Okay, “Öncelikle herkes depresyona girmez. Kış depresyonuna giren kişilerin sıklıkla ailesinde depresyon öyküsü olduğu, daha önce duygudurum bozukluğu geçirmiş olduğu dikkatimizi çekmektedir. Kadınların erkeklere oranla daha riskli olduğunu söyleyebiliriz. Kayıp, yas ve travmaya maruz kalan kişilerinde bu yaşadıkları kış dönemine geldiyse depresyona girme ihtimali artıyor" dedi.
"Her mutsuzluk depresyon değildir"
Mutsuzluk ile depresyon arasında fark olduğunu belirten Uzman Psikolog ve Psikoterapist Azize Yakut Okay, "Mutsuzluk depresyona girdiğimiz anlamına gelmiyor. Mutsuzluk aslında değişebilen bir ruh halidir. Mutsuz hissedebiliriz hatta bu birkaç saat de sürebilir. Sonrasında ise kişinin ruh hali normale döner. Mutsuzluk an ile ilgilidir. Depresyon dediğimiz zaman ise mutsuzluğun yanına çeşitli belirteçlerin de gelmesi gerekiyor. Bunlar hayattan zevk alamama, yetersizlik hissi, uyku düzeninde bozulma, yeme düzeninde bozulma, sosyal izolasyon, iş yaparken konsantre olmada güçlük diyebiliriz. Burada en önemli şey belirteçlerin artması, işlevselliğin bozulması ve bunun iki haftayı geçmesidir. Belirtilere göre bir uzmana danışmakta fayda var” ifadelerini kullandı.
"Gün ışığından yararlanın"
Kış depresyonunuyla baş etmenin basit bazı yöntemleri olduğunu ifade eden Okay, “Gündelik faaliyetlerimizi gün ışığından faydalanarak açık havada yapmak, fiziksel aktivasyonlarımızı arttırmak, sosyalleşmek, erken uyanmak, yeme düzenimizi korumak gibi faktörler korunmanın en büyük etkenleridir” diyerek sözlerini tamamladı.
Psikolog ve Psikoterapist Sümeyye BİLİCİ ;
Türkiye'de son dönemde boşanma oranlarında artış yaşanıyor. Evliliklerini bitirenlerin sayısı her geçen ay artıyor. Çift Terapisti Sümeyye Bilici, eşler arasında yaşadıkları problemlerin göz ardı edilmesinin ileri ki süreçte daha büyük sorunlara neden olabileceğini belirtti. Bu durumların boşanmalara kadar gittiğinin altını çizen Bilici, "Özellikle çiftlerin ilişkilerini kurtarma durumunda haklı olmak mı yoksa mutlu olmak mı istediklerini kendilerine sormaları gerekiyor" dedi. Bilici, evdeki ve işteki rollerin farklı olduğunu o yüzden işteki rolün eve geldiğinde bir kenara bırakılması gerektiğini söyledi. “Ülkemizdeki kadınlar çift terapisti noktasında erkeklere göre daha duyarlılar” Çift terapisinin bozulan ilişkilerdeki dinamikleri yeniden yapılandırmayı amaçladığı bir terapi yöntemi olduğunu vurgulayan Psikolog ve Psikoterapist Sümeyye Bilici, “Ülkemizdeki kadınlar çift terapisti noktasında erkeklere göre daha duyarlılar. Ayrıca bazen de ilişkinin bozulan dinamiklerini çabuk fark edebiliyorlar. Bu noktada ilişkiyi düzeltme konusunda erkeklerden daha çok ilişki terapistine başvurabiliyorlar. Öncelikle ilişki içerisinde bulunduğumuz her noktada bulunduğumuz her rolün farklı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu aslında kendi gelişimimizle de çok bağdaşık. Dolayısıyla kendi duygusal gelişimimizin farkında olduğumuzda ve kendimize yönelik farkındalığımız arttığında, aslında rollerimizi daha az karıştırır hale geliyoruz. Bazen günlük hayatın stresi ve iş hayatında yaşadığımız olumsuz durum eve yansıdığında, ister istemez bir bozulmaya yol açabiliyor. Sonrasında ilişkide ki denge sarsılıyor. O yüzden şunu söylüyoruz, evdeki rol farklı işteki rol farklıdır. Eve geldiğimizde işteki rolümüzü bir kenara bırakmamız gerekiyor” şeklinde konuştu. “Çift terapisti bir tarafın haklı bir tarafında haksız olduğunu söylemez” Uzun süreli ilişkilerin bir süre sonra rutine bağlandığını belirten Bilici, “Rutin ilişki insanları yoran bir ilişki haline gelir. Böylelikle insanların duygusal veya düşünsel ihtiyaçları ortaya çıkabiliyor. Bu noktadan sonra ilişkilerin dinamiğinin yavaş yavaş bozulduğunu ve kaybetme korkusunun birbirine karşı azalığını görebiliyoruz. Bize gelen danışanların çift terapistine gelmeden önce ki beklentileri bir noktadan sonra haklı olmak olabiliyor. Çift terapisti taraf olmaz ve bir tarafın haklı bir tarafında haksız olduğunu söylemez. Terapistlerin dikkat ettiği nokta genellikle, bozulan dinamiği görmek ve onarmak olur. Çiftler bunu göremiyorlar. Bu noktada terapistler devreye giriyor. İlişkilerde genelde çiftler haklı olmak isterler. Fakat burada haklı olmak mı mutlu olmak bizler için değerli ona bakmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Bireyler sorunları kendi aralarında çözemiyorlarsa bir terapistten destek almaları gerekiyor” Çiftlerin evlendikten sonra baba evindeki rollerinden de çıkmaları gerektiğini açıklayan Bilici, “Kendi bireyselliklerini oturtmuş, duygusal ihtiyaçlarının farkında olan, kendilerine eleştirisel yaklaşan bireyler yuva kurdukları zaman daha mutlu olduklarını görebiliyoruz. Bireyler bazı şeylerin yolunda gitmediği noktada, eğer kendi aralarında çözemiyorlarsa bu noktada bir terapistten destek almaları gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Bahçelievler Merkez, İzzettin Çalışlar Caddesi No:28, Bahçelievler/İstanbul, Türkiye
Telif Hakkı © 2024 Psikojen - Tüm Hakları Saklıdır.